İstanbul’a su sağlayan barajlardaki doluluk oranı yüzde 39,73 olarak ölçüldü.
İBB kuruluşu İstanbul Su ve Kanalizasyon Yönetimi (İSKİ) bilgilerine nazaran, bu yıl en fazla yüzde 89,68’e kadar yükselen barajlardaki su düzeyi yaz aylarındaki sıcaklıkların tesiriyle gerilemeyi sürdürdü.
Kente su sağlayan barajlardaki doluluk düzeyleri bugün prestijiyle yüzde 40’ın altına düşerek 39,73 düzeylerine indi.
Barajların doluluk oranları Alibey’de yüzde 22,9, Büyükçekmece’de yüzde 46,64, Darlık’ta yüzde 41,72, Elmalı’da yüzde 43,58, Istrancalar’da yüzde 26,78, Kazandere’de yüzde 27,01, Ömerli’de yüzde 42,92, Pabuçdere’de yüzde 3,42, Sazlıdere’de yüzde 44,02, Terkos’ta ise yüzde 43,34 olarak kaydedildi.
Verilere nazaran, bu yıl barajlara düşen yağış ölçüsü metrekare başına 683,25 kilogram olarak ölçüldü.
Kente su sağlayan baraj ve göletler, 868 milyon 683 bin metreküp biriktirme hacmine sahipken su ölçüsü bugün prestijiyle 345,1 milyon metreküp düzeyinde ölçüldü.
İstanbul’da günlük su tüketimi ise dün prestijiyle 3 milyon 14 bin metreküp oldu.
Melen ve Yeşilçay’dan şu ana kadar alınan su ölçüsü 270,26 milyon metreküp olarak gerçekleşti.
İstanbul’da içme suyu arıtma tesislerinden bu yıl kente verilen su ölçüsü 931,62 milyon metreküp olarak belirlendi.
Son 10 yılın doluluk oranları
İSKİ istatistiklerine nazaran baraj doluluk oranları, 2012’de yüzde 48,54, 2013’te yüzde 43,3, 2014’te yüzde 35,93, 2015’te yüzde 68,75, 2016’da yüzde 37,61, 2017’de yüzde 56,36, 2018’de yüzde 49,56, 2019’da yüzde 41,64, 2020’de yüzde 29,43, 2021’de ise 44,94 olarak kayda geçti.
“Sularımızı verimli ve gerçek kullanmak geleceğimizi korumaktır”
Türkiye İsrafı Tedbire Vakfı Mütevelli Heyeti Lideri Prof. Dr. Aziz Akgül, AA muhabirine yaptığı açıklamada, suyun ikame edilemeyen, canlılar için en değerli doğal kaynak olduğunu söyledi.
Özellikle son 20 yıl içinde artan dünya nüfusu ve bunun sonucu artan su talebinin, global bir su krizini gündeme getirdiğini tabir eden Akgül, “Dünya nüfusu 19. yüzyıla oranla beş kat artmasına karşın, su kaynaklarının kullanımının 10 kat arttığı belirlenmiştir. İnsanlığın, doğal etrafın ve tüm canlıların kalıcı yeterliliği için dünya ve kaynakları makul kullanılmalıdır.” diye konuştu.
Akgül, göl, baraj, akarsu ve yeraltı suyu üzere pak su kaynaklarının korunmasının, kuraklığın tesiri ile kirletici kaynakların azaltılmasının ve iyileştirilmesinin, bu kaynakların konutta, iş yerinde, tarımda ve endüstride akıllı kullanılmasına bağlı olduğunu lisana getirdi.
Suları verimli ve gerçek kullanmanın geleceği korumak olduğunu belirten Akgül, “Su tasarrufu, suya olan talebi azaltmak için en uygun maliyetli ve en çevreci yoldur. Türkiye, dünyanın en süratli ırmaklarından birkaçına sahip olsa da su rezervleri bakımından, alt sıralarda yer almaktadır. Türkiye’de su kaynaklarının verimli kullanımındaki siyasetlerin yetersizliği, geleceğe ait tehditleri önemli boyutlara ulaştırmaktadır.” değerlendirmesini yaptı.
Bir insanın biyolojik ve yaşamsal minimum su tüketiminin 25 litre olduğunu lakin çağdaş hayatın bir günlük ortalama su tüketim standardının 150 litre olarak kabul edildiğini lisana getiren Akgül, dünya ülkelerinde değişken olan bu ölçünün Türkiye’de ise kişi başına günlük 217 litre olduğuna dikkati çekti.
Akgül, Türkiye’nin su zengini bir ülke olmadığını vurgulayarak, “Ülkemizin su kaynakları, tek elden çok uygun bir su idaresi ve işletmesiyle lakin kendi kendine yetebilecek durumdadır.” dedi.
Evde su tasarrufunun ehemmiyetine değinen Akgül, en çok suyun banyoda ve tuvalette harcandığını, bunun, günlük harcamanın yüzde 70’ini oluşturduğunu anlattı.
Akgül, meskende harcanan suyun yüzde 15-20’sinin çamaşır yıkamak için, yaklaşık yüzde 10’unun da mutfakta kullanıldığını belirtti. (AA)